İŞÇİ ÖNDERİ ASLAN GÜMÜŞBOĞA SEN RAHAT UYU…

aslan-gumusboga

Aslan’la tanışmamız ‘90’lı yıllara rastlar… Oturduğu yerde duramayan enerjik, çevik, tezcanlı yapısı ile diğer işçilerin içinden ayrışan ve fark edilen biriydi. Bir dönem çalışmış olduğu İstanbul-Şişli Belediyesi’nde öncü bir işçiydi. Temsilciliğini yaptığı işçilerle bağlı bulunduğu Belediye-İş Anadolu Yakası Şubesi’nde çalıştı. Bir yandan patronlarla boğuşurken bir yandan da reformist sendika ağalarına karşı amansız mücadelesi yıllarca sürdü. Başta Şişli Belediyesi işyeri direnişleri olmak üzere Sarıyer, Kartal, Kağıthane, o dönemki Tersaneler, Paşabahçe direnişlerinin içinde yer aldı. İrili-ufaklı ne kadar direniş yaşandıysa Aslan oradaydı. En öne fırlayan kararlı bir militandı. İşçi sınıfının biricik kurtuluşunun devrimle gerçekleşeceğini biliyor, militan mücadelemize sempatiyle bakıyordu. Hareketin ihtiyaçları doğrultusunda son derece içten, sakınmasız destekler sunuyordu. Aranan yoldaşlara ev mi lazım, onun evinin kapısı hep açıktı. Para mı lazım, hemen bulup buluştururdu. Riskli bir iş mi var, hemen gönüllü oluverirdi. Lokmasını paylaşırdı her koşulda.

Çağlayan’da bir gösteride ilk DSB pankartını açtığımızda yanı başımızdakilerden biri de Aslan’dı. Reformistlerin de baş ağrıtanıydı. “Devlete karşı direnmek bir onurdur” derdi. “Ben Kürt’üm, Kürt halkının verdiği mücadelenin yanındayım, sizleri de yoldaşlarım gibi görüyorum. Verdiğiniz kararlı, inançlı, başeğmez tavrınıza çok saygı duyuyorum. Düşmanımız ortak. Yapabileceğimiz ne varsa katmaya hazırım” dediğini hiç unutmuyorum. Aynen söylediği gibi davrandı. Sayısız badireler atlattık Aslan’la. Şişli Direnişi’nde omuz omuzaydık. Kağıthane, İSKİ direnişi, Çağlayan konfeksiyon işçilerinin mücadelesinde birlikteydik. Polis noktalarında aratmadan geçme kavgasının hep önünde olurdu.

’96 yılıydı… Gazi’de devlet operasyon yapmıştı. Bunu semte girince öğrenmiştim. Bulunabileceğimi düşündükleri iki evi basmış, pusuya yatmışlardı. Bir çok taraftarımızın da evi basılmış, gözaltına alınmışlardı. Gazi’deki durumu ayrıntılı öğrendikten sonra, başka semtlerde operasyon var mı diye ayrılmıştım oradan. Okmeydanı’na operasyon yapıldığı ve birçok yoldaşımın gözaltına alındığını öğrendim. Operasyonun kapsamı çok genişti… ’96 ÖO’da şehit düşen Tahsin Yılmaz bölgede sorumluydu, onu çok merak ediyordum. Aslan’ın evinde olabileceğini düşünerek oraya gittim. Ama orada değildi. Tam ayrılacağım sırada Aslan’ın pencereden dışarıya dikkatle baktığını gördüm ve telaşla bana dönerek “yoldaş, burayı basacaklar” dedi. Evin önünü Akrepler, Robokoplar, maskeli siviller kaplamıştı. Üstelik iki küçük oğlu ve eşi de evdeydi. Aslan’la birlikte çok hızlı düşünüyoruz. Beraberce apartmanın içinde başka bir daireye girmemi kararlaştırdık. Eğer girdiğim ev basılırsa, evdekiler beni tanıdıklarını söylemeyeceklerdi.

Bina basılmıştı ve Aslan’ın evi talan edilmişti. Polisler çekilir çekilmez Aslan ve ailesi bir araya geldik. Apartmanda oturan tüm dairelerdeki ailelerle toplandık. Aslan dışarıya çıkmamamı istiyor, “belki mahalleyi ablukaya almışlardır” diyordu, sürekli de düşünüyordu. Bazen sesli, bazen de sessiz… Sonra gidip etrafı kolaçan etti. Ben de gecenin karanlığına karışıverdim… Günler sonra, o gece hiç uyuyamadığını, yakalanan olup olmadığını merak ettiğini anlatmıştı…

Şehit düşen yoldaşlarımız içinde tanıdıkları vardı ve onlar için çok üzülmüştü. Bir defasında bu üzüntüsünü şöyle ifade etmişti: “Hayatımda çok acı, yoksulluk çektim. Babamı, abimi kaybettim. Nilgün, Yunus ve Tahsin öldüğünde o anlarda yaşadığım acılar kadar büyüktü acım.” 

Aslan, 1 Ocak 1960 yılında Dersim-Mazgirt’in Yaşoğlu (Gomon) Köyü’nde doğdu. İkisi kız dört kardeşten biriydi. Çok küçükken tedavi olamadığı için bir abisini kaybetmişti. Sonra babasını da yoksulluk almıştı elinden. Dersim katliamının tüm sonuçlarını da yaşamıştı Aslan’ın yaşadığı yerler… 1984 yılında tutuklandı ve 1 yıl Elazığ Hapishanesi’nde yattı. Tutsaklığı biter bitmez yeniden kaldığı yerden mücadeleye atıldı. İstanbul’a göç etmişti 1985 yılında. Binbir zorlukla bir torpil ayarlayarak Şişli Belediyesi’nde iş bulmuştu. En ağır işlerde çalıştı. Mücadelenin de hep önünde oldu. Bu nedenle patronun, sendika ağalarının, polisin boy hedefiydi. Şişli Belediyesi’nden, yine temizlik işlerinde çalışmak üzere Beşiktaş Belediyesi’ne sürgün edildi. Orda da tıpkı Şişli Belediyesi’nde olduğu gibi Genel-İş üyesi oldu. 1997 yılında JİTEM tarafından İstanbul’da kaçırıldı. Ağır işkencelerden geçirildi ve 2 yıl İstanbul Gebze Hapishanesi’nde tutsak kaldı. Sonrasında da hapse girme tehlikesi peşini bırakmadı. 2000 yılında yurtdışına çıkmayı uygun gördü. Yunanistan’a, oradan Almanya’nın Bonn şehrine geçti. Yurtdışında da mücadelesini sürdürdü. Fakat Almanya’da yakalandığı kansere yenik düştü Aslan. Bu onurlu insan memleketinde Gomon köyünde köylülerin omuzunda gömüldü toprağa.

Mücadelesini, dostluğunu, yoldaşlığını unutmayacağız. Yaşatacağız…

Yoldaşın… 

Bunlara da bakabilirsiniz

Adnan Yücel’in kaleminden… ORHAN KEMAL ADANASI’NDA BAŞKA BİR SOKAK

24 Temmuz 2002 tarihinde kaybettiğimiz “Kavganın şairi Adnan Yücel, 12 Eylül’ün en karanlık yıllarında, umudunu …

Ah şu harekete geçmeyen kitleler!

Gezi davasının 25 Nisan’daki karar duruşmasında ağır cezalar çıktığında, Ahmet Şık’ın yaptığı öfkeli konuşma dikkat …

“Cehalet”e övgü

İnsan ilişkilerinde hoyratlığın, kabalığın, nobranlığın tavan yaptığı, değerler sisteminin altüst edildiği, “insanca yaşam” kavramının yerle …